Britney sen ne hallerdesin?

Madem gündemimizde Britney Spears’ın MTV Müzik Ödülleri’yle birlikte gerçekleşen ‘korkunç’ dönüşü var, biz de bir iki kelam edelim… Zira, ne yapsa gündem maddesi, ne yapsa magazin türlüsü olan sayılı pop kültür öğesinden biri, Spears… Bir ayağı şatafatlı bir yaşamda diğer ayağıysa derin ve ucu görünmeyen karanlık bir kuyuda olan diğer ünlü akranları gibi, Spears’ın da hayatı pek kolay değil. Peki Britney Spears denildiğinde benim aklıma ilk neler geliyor: Bir dönem ona gönderme yapan ismiyle tanınan, şimdilerde üçnoktabir olan, İstanbul’un en başarılı canlı performans gruplarından biri Speatney Bears. İskoçya’dan çıkan en ünlü gruplardan biri ve Spears şarkısı ‘Ops I Did It Again’e yaptığı 3-5 dakikalık cover’ı, gülme krizine teslim ederek nihayete erdiremeyen Travis. Rolling Stone Türkiye Dergisi editörlerinden arkadaşım Alper Bahçekapılı gibi, indie-alternatif müzik sarrafı bir müzik yazarının (mahalle barı olarak adlandırdığımız Kadıköy Trip’ten çıkıp, eve gittikten sonra VH1’da izlediğimiz) Britney Spears klipleri hakkında yaptığı yorumlar. Spears, bir alternatif rock dinleyicisi müzik yazarı tarafından bile pop müzik kültürünün seksi ve başarılı bir örneği olarak bulundu bir dönem, o kadar yani… Peki Spears’ın şimdi geldiği nokta nedir benim baktığım yerden? Bir dedikodu-blog sitesinde Muppet Show’un kuklalarından Miss Piggy’yle resminin yan yana koyulup, benzerliğe dikkat çekilmesini gördükten sonra diyecek bir şey bulamıyorum artık. Kısır döngü sürüyor, genç yıldızımız depresyona giriyor, geri dönüyor, iyice batağa saplanıp sonunda da bir domuzcuk kuklasına benzetiliyor!

İyi ki varsın BBC Radio 1

Tamam, ülke sınırlarına mesafe olarak uzak bir konu ama emin olun nitelik ve içerik bakımından Türkiye’de de (özellikle alternatif müzik dinleyicisi tarafından) bilinen ve takip edilen bir radyo kanalı, BBC Radio 1. Aslına bakarsanız 40 yıl önce yayın hayatına başlayan radyo nice ünlü isim dünün yeni yetmesiyken keşfetti, milyonlara dinletti ve şan-şöhret sahibi olmalarında paya sahip oldu Şimdilerde çift rakamlı sayılara ulaşan ve dünya çapınca milyonlar satan sanatçılar BBC Radio 1’ın desteği ve teşvikiyle dünya starı sıfatına erişti. BBC Radio 1’ın bu ileri görüşlü vizyonun en bilindik örneği de efsane programcı John Peel şüphesiz. Bundan 3 yıl önce geçirdiği kalp krizi sonucu ölen Pell’in tanınmasında ya da en azından ‘daha çok’ tanınmasında emeği olan isimler arasında kimler yok ki; The Undertones, Sex Pistols, The Clash, White Stripes, Daviw Bowie, The Smiths, Joy Division ve liste böyle uzayıp gider… Konu şu ki müzik piyasası için tüm bu verimli kaynağın kökü olan BBC Radio 1, 40. yılı münasebetiyle dinleyiciye yine enfes bir kıyak yapıyor. Paul Weller’dan Noel Gallagher’a, Gwen Stefani’den Ozzy Osbourne’a, Paul McCartney’den Debbie Harry ve Artic Monkeys’a kadar birçok isim 17-28 Eylül tarihleri arasında ardı ardına radyonun DJ’leri olacak. İnternet adresi: ‘www.bbc.co.uk/radio1’ girin adrese bağlanın ve popüler müzik kültürünün en başarılı örneklerini dinleyin, dinleyin…

Anjelique’de DJ performanslarına devam

Anjelique, dünyaca ünlü DJ’lere evsahipliği yapmaya devam ediyor. Bu ünlü DJ’lerin ilki, 18 Temmuz’da kaliteli underground dans müziği konusunda aranılan bir DJ olan Satoshi Tomiie idi.
29 Ağustos’ta ise pikabın başında, performans verdiği her yerde kendini takip eden sadık bir kitlesi olan, progressive house ve trance müziğin en önemli temsilcilerinden Max Graham vardı.
19 Eylül’de Andy Caldwell Anjelique’de olacak.

Bolshoi Balesi'ni bulduk, bırakır mıyız?

Bolshoi Balesi'ni bulduk, bırakır mıyız?Bu sene tam olarak 232. sezonunu sahneleyen bir topluluk dünyanın en prestijli gösterilerini sahneye koyuyor. Ünlü bale ekibi 20 -21 Eylül tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Anadolu Auditorium Salonu'nda dünyanın en önemli eserlerini bu sefer İstanbullu izleyici için sunacaklar. Spartacus, Swan Lake, Tarantella, Don Quixote ve Carmen'den en önemli sahneleri izlemek için orada olunuz…

Dansla her şeye meydan okuyorlar

İstanbul son günlerde mühim ve esaslı etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Bunlardan bir yenisi de Bimeras Kültür Vakfı'nın 20 Eylül-20 Ekim tarihleri arasında düzenleyeceği 'iDANS', çağdaş dans festivali olacak. Dünyada çağdaş dans/performans alanının önde gelen sanatçıları festivale; Türkiye, Fransa, Belçika, Pakistan, ABD, Portekiz, İsrail, Hollanda, Filistin, Almanya, Norveç, Lübnan, Hırvatistan, Macaristan ve Tayland'dan 'solo' çalışmalarıyla katılıyor. 15 ülkeden 17 koreograf ve 26 gösterinin yer aldığı festivalin özelliği, çoğu eserin 1990'lar sonrası ortaya çıkan yenilikçi ve 'meydan okuyan' dinamiği yansıtması olarak tanımlanıyor. Garajistanbul'da gerçekleşecek festivali takibe alınız.
link

Portecho'yu Blanco'da izle

Sizin de son dönemde dinlediğiniz en esaslı albümlerden birisi ‘Undertone’ mu? O halde İstanbul sınırları içinden dünyaya yayılan elektronik tınıların sahibi Portecho (yani Deniz Cuylan ve Tan Tunçağ) ile aranız iyi! The New York Times Gazetesi'nin dahi 'geleceği parlak' olarak tanımladığı ikili, ayın 19'u gecesi Blanco'da olacak. Yaz geceleri boyunca, Sürmeli Otel'in terasındaki yeriyle pek sevdiğimiz Blanco'nun yeni sezona girişini de kutlamış oluruz böylelikle.

The Smiths ve bir gece

Kadıköy, Trip Bar... Yaklaşık 2 seneyi her daim dipdibe geçirmiş bir avuç insan. Her biri hayatla ilgili herhangi bir şeyin peşinde. Ortak olan tek şeyse tedirginlik hali. Sonra zamanla geçiyor ya da ebediyen kalıyor kim bilir. The Smiths ise bu bir avuç insanın arkasında fon müziği... 'So the choice i've made it may seems strange to you' sözleri kimi sabah hala daha günün theme song'u, değişmeyense bu... Duygusallık yaratmak peşinde değilim sanırım bir süre sonra bundan uzaklaşıyor insan da, bir gece var ki tüm o 2 yılı baştan sona düşünme gerekliliği yaratıyor: bir The Smiths partisinden söz ediyorum.
The Smiths geceleri, konsept partiler arasında her daim en popüler olanlardan! Efes Cover Nights da bu geceyi; indie-rock müziğin en esaslı topluluklarından birisi olan The Smiths ve topluluğun İstanbul’da da bir konser veren solisti Morrissey’e ayırıyor. Bu gece dünyanın en iyi ‘The Smiths’ cover gruplarından biri olarak anılan İngiliz ‘The Smyths’ Studio Live sahnesinde olacak.

Bienal’i geldi İstanbul’umun!

10. Uluslararası İstanbul Bienali’nin gündeme yerleştiği şu günlerde önümüz, arkamız, sağımız ve de solumuz sanat olacak. Her mekandan karışık kokular ve sesler yükselecek. Karışık diyorum çünkü şimdiye kadar anlamını asla çözemeyeceğim türlü sanat işini bir arada gördüğüm en büyük ve en mühim organizasyon İstanbul Bienal’i oldu. Kimi zaman kafa karıştırıcı olsa da çoğu zaman hayli eğlenceli ve karşısına geçip uzun uzun ‘hmmm…’ diyerek düşüncelere daldığım işler de görmedim değil! Ne var ki bundan önceki Bienal’lerde sahiden de ‘sanat sen nelere kâdirsin’ diyerek, ne anlattığını anlayamadığım ve bunu alenen söylemekten utanmadığım (eh insanız yani anladığımız sanat da var anlamadığımız da…) tüm o kavramsal sanat açıklamaları, yerleştirme mantıklarını filan yine iştahla takip edeceğim. Bu sene Bienal’in en çarpıcı noktası ana teması olsa gerek;
‘İmkânsız Değil, Üstelik Gerekli: Küresel Savaş Çağında İyimserlik’. ‘www.iksv.org/bienal.com’ adresinde konuyla ilgili hayli detaylı bilgi mümkün uzun uzun okuyup anlamak isteyenler için… Gelelim birkaç öneriye. ‘Gecegezenler’ Projesi, geniş kapsamı ve içeriğiyle en azından seçim yapmaya imkan veriyor. Bir de Çinli sanatçı Cao Fei’nin Second Life (artık herkes biliyor insana yeni bir hayat yaratma şansı veren interaktif oyun) projesinin ‘RMB City’ başlıklı multimedya enstalasyonu sergi tasarımı (!) ilk bakışta en çok ilgimi çekenlerden oldu. Eh Bienal geldi ya gene kafamız karışak, zihnimize olmadık fikirler dolacak, dünyanın bir köşesesinde gelen sanatçıların bakış açılarıyla karşılaşacağız, hiçbir şey olmasa elde yine de bunlar olacak. Hiç de yetersiz bir sonuç değil.

Prins Thomas Blanco’da

Bu yazın en eğlenceli mekanlarından birisi olarak listeye aldığımız Blanco’nun bu gece yine mühim bir konuğu var! Linstrom & Prins Thomas ismiyle tüm dünyada hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine sahip olan Norveç’li Disco House ustası Prins Thomas, İlk kez İstanbul’da canlı performans verecek. Bu gece Blanco sahnesinde izlenecek olan ünlü DJ/Prodüktör Thomas’ın bir de dikkat çekici özelliği var! Tüm dünyada geniş bir elektronik müzik dinleyici kitlesi olsa ve çoğunluğu göre adı ‘en iyiler’ arasında sayılsa da o, bu şekilde tanımlanmanın sonuçlarından korkuyormuş!

Paris Hilton sen her yerdesin!

Popüler gündemin vazgeçilmez unsuru Paris kızımızın, altından çıkmadığı taş yok! Albüm de yapıyor sinema işlerine de el atıyor. Şimdi size bir tuhaf yarışmadan bahsedeyim; bir lojistik firması 'kamyon arkası yazıları yarışması' düzenlemiş ve bu yarışmanın kazananı da yine Paris Hilton olmuş! Tamam Paris Hilton'un ta kendisi değil ama onun adının geçtiği bir yazı. Yazı nasıl bir şey mi? 'Kamyon Çeker 10–20 ton. Gönlüm Çeker Paris Hilton' Ne dersiniz? Uzun yol araçlarının arkasındaki yazılar her daim espri konusu olmuştur da içinde Paris olunca durum daha da bir acayip oluyor!

4 yıl 3 kent ve tek proje

10. Uluslararası İstanbul Bienal'ine paralel olarak gerçekleşececek 'The Triangle' projesine dikkat çekmek gerek. İstanbul, Kopenhag ve New York üçgeninde sanatın farklı disiplinlerini buluşturmayı hedefleyen projenin en önemli özelliği hayli uzun soluklu olması. Zira etkinlik 4 yıl kadar aktif birşekilde devam edecek. Müzükten tutun da food art kavramına kadar çok kapsamlı bir içeriği olan projenin esas çıkış noktası; hükümetlere duyulan hoşnutsuzluk olmuş. Projenin İstanbul ayağını kuran Magnet İstanbul: 'The Triangle, üç metropolün sanatçıların arasında bir bağ yaratacak ve kültürler arasındaki ilişkiyi güçlendirecek. Etkinliklerin gündüz bölümünde video ve ses sanatçılarının performansları, gece bölümünde ise farklı DJ, VJ ve food-art performansları gerçekleştirilecek. Düzenlenecek sanat partileriyle de Bienal için İstanbul’a gelen uluslararası sanat camiası, ziyaretçiler ile birlikte eğlenerek sosyalleşecek' olarak özetliyor etkinliği. Devamı daha detaylı olarak bu sayfada olacak...