Tamam... Maden blog işi biraz da kişisellik gerektiriyor, öyle olsun! Sınırları çok genişletmeden (sonra hangi konuyu yazacağım hakkında benim bile kafam karışabilir) açılalım bakalım... Bu hafta sonu gerçekleşecek bir etkinlik yani Rock'n Coke hakkında iki kelam edeyim madem!
Bundan tam beş yıl önce tatil yaptığım Kelebek Vadisi'nden (sanırım oraya bir daha gitmeyeceğim çünkü o ilk gittiğim zamanlar büyülü ve hatta tedavi edici gibi gelmişti sonra ki yıllardada gitmek istedim, olmadı. Önce hayıflandım. Şimdi oranın olduğu yerde kalması gerektiğine iyice eminim artık- konu dağıldı bile) hemen dönüşte nefis arkadaşlarımla gidip nasıl eğlendiğimi hatırlıyorum rahatlıkla. Sonraları çekici gelmemeye başladı ki artık herhangi bir konsere gitmek de gelmiyor ki! Neyse...) Bir dönem çalıştığım dergide bu festivali eleştiren (üstelik yapıcı bir eleştiri) bir yazı yazdığımda fazlasıyla da ben eleştirilmiştim. Halbuki yazmak gerekmez mi?
MySpace'te kullandığım nick'im esin kaynağı ve aynı zamanda pek bir sevdiğim Badly Drawn Boy'la Rolling Stone Dergisi için yapacağım röportajdan vazgeçtim! İnanılır gibi değil yani gidip konseri izlemeyi bırakın en sevdiğiniz şarkı yazarlarından biriyle tanışma fırsatından vazgeçiveriyorsunuz. (Haydi havada atayım madem; Paul Weller, Nick Cave, Ian Brown gibi birçok isimle tanıştım da...) Oluyor işte. İyisi mi albümleri evde CD'den dinlemeye bir süre daha devam etmek!
31 Ağustos 2007 Cuma
Rock'n Coke üzerine kişisel bir yazı
Posted by definitely maybe at 23:52 0 comments
30 Ağustos 2007 Perşembe
İptal olan bir konser üzerine…
Bu gece Rıddım’da rap müzik dinleyicisini yakından ilgilendiren bir organizasyon olacaktı… Ne var ki iptal oldu! Tabii ki daha önce de iptal olan konserlere hayıflandığımız, birilerinin hayıflandığını duyduğumuz oldu. Ama bu sefer konser iptali haberi sevindirici.
Posted by definitely maybe at 21:38 0 comments
Rock’n Coke bir kere daha!
İstanbul festival zincirinin mühim halkalarından biri olan Rock’n Coke, malumunuz bu sene 5. kere karşımızda. Bu senenin esas bombaları Franz Ferdinand, Manic Street Preachers, The Smashing Pumpkins, Chris Cornell, Within Temptation gibi isimler. Tabii bir de; cumartesi erken bir saatte sahnede olacağını görünce şaşırdığımız, bu senenin gizli kalmış bombası gibi görünen Badly Drawn Boy… Bugün ve yarın, Hezarfen Havaalanı’nda takip edebileceğimiz festivali uzun uzun anlatmaya artık gerek yok zira takipçileri 4 yıldır duruma hakimler!
Posted by definitely maybe at 21:32 0 comments
büyüklere oyuncak...
kocaman çocuklar! Take-G ahşap oyuncaklar kesinlikle birer koleksiyon objesi… Japon işi bu oyuncaklar geleneksel Japon el sanatlarını çağdaş bir biçimde yorumu olarak ortaya çıkmış. Fiyatlarının 50-600 dolar arasında değişmesi de bu oyuncakların cidden çocuklar için olmadığının göstergesi olsa gerek!
Posted by definitely maybe at 21:04 0 comments
Sanat-tavuk ilişkisi!
Malum son birkaç haftadır İstanbul sokaklarını bir inek sürüsü basmış durumda. Alacalı bulacalı renkleri ve hatta kısmen de olsa tasarım görüntüleri olan bu ineklerin, birer de mesajı var… Ama bu sefer konumuz inekler değil tavuklar! Evet, aklım gayet başımda ve evet tıpkı inekler gibi tavuklar da sanat için modellik yapabilir! Yani uzun yıllardır kültür-sanat haberleri yazıyorum enstalasyonlardı, yerleştirmelerdi derken, ‘sanat adına’ görmedik duymadık şey kalmadı zannetmiştim ama demek ki insan büyük konuşmamalıymış! Çünkü Koen Vanmechelen ‘tavukları sanatla çiftleştiren ünlü sanatçı’ olarak tanınıyormuş. Türkiye’de ilk sergisi ‘Cosmopolitan Chicken Project’ ile Galeri Artist İstanbul'da arz-ı endan edecekmiş… Ne ola ki bu Kosmopolitan Tavuk Projesi derseniz; farklı ülkelerin yerel ve tanınmış tavuk ırklarının birbirleriyle çiftleştirerek çapraz ırklar ortaya çıkarma olarak özetleyebilirim. Tavukların nasıl birer kozmopolit hayvan oluşunu mu düşeneyim, bir sonraki sanat modeli hayvan hangisi olacak onu mu tahmin etmeye uğraşayım, gözümün önünden geçen büyüklü-küçüklü yumartaları nasıl görmezden mi geleyim, bilemedim! Dünyada türlü sanat dalında türlü iş yapan sanatçıyı şevkle destekliyoruz ama ben bu sanat-tavuk ilişkisini henüz çözemedim.
Posted by definitely maybe at 21:01 0 comments
Labels: sergi
Tool İstanbul’da
7 Eylül gecesi Turkcell Kuruçeşme Arena, mühim bir konsere daha ev sahipliği yapacak. Bkm ve Pozitif organizasyonuyla İstanbul’da bir konser verecek olan Tool, İstanbullu dinleyicisin uzun süredir devam eden bekleyişini nihayete erdirecek! Mistik ve gizemli bir gece için orada olunuz!
Posted by definitely maybe at 20:57 0 comments
Cazın naif sesi
Posted by definitely maybe at 20:55 0 comments
‘Kahvaltıda Caz’a buyurun
İstanbullu caz müzik dinleyicisi için bir klasik haline gelen ‘Kahvaltıda Caz’ etkinliği bu sene yine Sakip Sabancı Müzesi’nde. Yarın sabah 11.00–14.00 saatleri arasında takip edebileceğiniz etkinliğin konuğu Sibel Köse ve ona eşlik edecek olan Neşet Ruacan olacak.
Posted by definitely maybe at 17:25 0 comments
Labels: konser-caz
Garajistanbul’da bir trio!
Bu hafta İstanbul sınırları içinde yankılanacak caz gecelerinden bir tanesi de garajistanbul’da yaşanacak. Norveçli genç piyanist - besteci Tord Gustavsen ve triosu deneysel projelerden funk ritimlerine kadar doyurucu bir repertuarla 3-4 Eylül geceleri sahnede olacak.
Posted by definitely maybe at 16:01 0 comments
Labels: konser
2 albümde hafta sonu
Hani her kuşağın müziği tanımlaması vardır ya, işte Dean Martin’de o mertebeye erişmiş, sayılı isimlerinden biri olarak, her döneme müzik yapmış bir adam. Ölümünün ardından 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, müzikal kaynağı, dinleyicilerini beslemeye devam ediyor. Düetlerden oluşan bir albümde Joss Stone, Robbie Williams gibi isimler de var.
Işığım ve Gölgem / Nev / Pasaj Müzik
Daha ilk ortaya çıktığı günden itibaren sakin, sessiz, efendi ve tabii br de nev-i şahsına münhasır bir isim olarak tanındı Nev. Rock müziğin sert yanından ziyade içli ve hisli kısmını öne çıkartıp, melodik ve akıcı sözleriyle dinleyici kazandı. İşte kendileri 3. stüdyo albümü ile geleneği sürdürüp yine standart bir Nev çalışmasıyla sakinliğini koruyor.
Posted by definitely maybe at 15:56 0 comments
25 Ağustos 2007 Cumartesi
Barış, sosyal adalet ve çevre afişleri
Bugün yapacak daha iyi bir işi olmayanlar için, bugün son günü olan , ‘The Graphic Imperative’den Seçmeler’ sergisini programa almalarını öneririm. Garanti Galeri’deki sergi 2005 yılında açılan ve bugüne kadar sadece Amerika’da dolaşımda olan “The Graphic Imperative: Barış, Sosyal Adalet ve Çevre için Uluslararası Afişler 1965-2005” isimli retrospektif sergiden seçilen, 50 sosyopolitik içerikli afişten oluşuyor. Söyleyecek sözü olan bu afişleri yakından görmek hoş olsa gerek…
Posted by definitely maybe at 12:00 1 comments
Labels: sergi
Nil Karaibrahimgil sahil turunu bitirip İstanbul'a geliyor
Yaz münasebetiyle tatil yollarına düşenler, İstanbul’da takip ettikleri konser organizasyonlarından hiç de uzak kalmıyor… Bu yazı boş durmayıp da dikkatini özellikle sahil şeridine yönelten isimlerden birisi Nil Karaibrahimgil. GNL Entertainment organizasyonu ile dün Marmaris Arena’da başlayan konserler dizisi oldu. Turnenin son ayağı ise 28 Ağustos Salı akşamı İstanbul Suada’da takip edilebilir. Nil’i İstanbul’da yakalayacaklar için bir de sürpriz var; o gece Karaibrahimgil’le birlikte MFÖ de sahnede olacak.
Posted by definitely maybe at 11:55 1 comments
Tasarım dünyası İstanbul'da...
İstanbul, bu yaz çeşit çeşit konser ve festival kadar moda ve tasarım konularında da büyük organizasyonlara ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en ünlü tasarımcılarını İstanbul’da buluşturacak olan İstanbul Tasarım Haftası (İstanbul Design Week – IDW) de bunun son örneği… 4 - 10 Eylül tarihleri arasında Balat’taki Eski Galata Köprüsü üzerinde düzenlenecek organizasyon, bu sene de İstanbul’u dünya çapında tasarım meraklılarının ilgi odağı haline getirecek gibi görünüyor
Posted by definitely maybe at 00:50 0 comments
Spider Man 3 Soundtrack / Çeşitli sanatçılar / Balet Plak
Örümcek Adam fanatikleri için nefis hizmet! Gösterime girdiği ilk hafta sonunda 150 milyon dolarlık gişe hasılatı kapan Spider Man 3’ün soundtrack’i de filmi gibi ilgi çekici. Wolfmother’dan ‘Pleased To Meet You’, Snowpatrol’den ‘Signal Fire’, Jet’den ‘Falling Star’, The Flaming Lips’den ‘The Supreme Being Teaches Spider-Man How To Be In Love’, Yeah Yeah Yeah’den ‘Sealings’, The Killers’dan ‘Move Away’ ve diğerleri… Kısacası alternatif müzik sevenler için filmden bağımsız olarak bile arşive atılacak bir derleme!
Posted by definitely maybe at 00:45 0 comments
Sound Theories Vol I &II/ Steve Vai / SONY BMG
Joe Satriani’nin kendi yolunu çizip de başarıya koşan öğrencilerinden biri olan Steve Vai iki CD’lik bir albümle karşımızda. ‘Netherlands Metropole Orchestra’ ile birlikte çalan Vai, ilk CD’yi kendi bu şarkılara ayırmış. İkinci CD’deyse daha ziyade kompozitör kimliği öne çıkan Vai, sonuç itibarıyla her iki albümde de yeteneğini konuşturuyor yine…
Posted by definitely maybe at 00:43 0 comments
Ormanlar Kralı / Asfalt Dünya / Pasaj Müzik
Son aylarda dinlediğim albümler arasında dikkatimi çekenlerden biri oldu, Ormanlar Kralı’nın ‘Asfalt Dünyası’. Aslına bakarsanız ortada çok yeni bir şey yok. Bir vokal, bir bas, bir gitar ve bir de davul. Yani standart bir rock topluluğu dörtlüsü... Sözler derseniz olduğu gibi akıyor ve kendi hikayelerini anlatıyor. Ormanlar Kralı’nın dikkatimi çekmesinin sebebine gelince. Birincisi adamların ismi, cismi öyle ‘biz buradayız’ diye avaz avaz bağırmıyor. Oturmuş şarkılarını yapmışlar, bir albüm doldurup piyasaya vermişler. Zaten hali nice olan müzik piyasasının yeni star adaylarından çok başka şeylere ihtiyacı var. Örneğin samimi işlere. İkincisiyse alternatif rock müzik adına duymadığımız şey pek kalmadığı 2000’lerde (Beatles’tan sonra konu kapandı zaten!) en azından zorlama olmayan ve ikinci şarkıyı da dinleyeyim dur üçüncüyü de merak ettim dedirten kısacası insanı bağlayan bir albüm.
Posted by definitely maybe at 00:26 0 comments
Planet Earth / Prince / SONY BMG
Pop müziğin prensi yeniden karşımızda. Fiziksel çekicilik kriterlerine ne kadar aykırı olsa da, etrafında buram buram seksapel havası tüten Prince, R&B, soul ve funk çizgilerini bir kere daha ustalıkla biraraya getirip, namına nam katmış! Planet Earth’le açılan albüm, devam
Posted by definitely maybe at 00:25 0 comments
The Boy With No Name / Travis / SONY BMG
Travis, 1999 senesinde esas çıkışlarını ‘The Man Who’ isimli ikinci albümle yapmıştı. Glasgow / İrlandalı 4’lü başından beri, ‘Büyük Britanya topraklarında İskoç olmak’ ruh halinin de etkisinden olsa gerek hep naif ve hep efendi gibi kaldı. Ne var ki müzik piyasasında hatırı sayılır bir yer edinmekten geri durmadılar. Her bir Travis albümündeki o ‘bulutlu gökyüzünün ardından az sonra güneş çıkacak ve çok eğleneceğiz’ hissi bu son albümde de mevcut. Yani en sakin şarkılarda bile Fran Healy’nin o şen-şakrak sesiyle kolaylıkla iyi bir ruh haline bürünebiliyoruz. Topluluğun 5. stüdyo albümü, birbirini tekrar eden indie albümlerden sıkılanlar için ilaç gibi gelecek. En azından ‘The Boy With No Name’de tekrar eden bir şey varsa o da Travis’in ta kendisi!
Posted by definitely maybe at 00:23 0 comments
24 Ağustos 2007 Cuma
Duydunuz mu?
Genç yaşta 'skandallar kraliçesi' olan ve akranları Paris Hilton ve diğerleriyle skandal yaratmak konusunda kapışan Lindsay Lohan yeni bir albüm peşinde. Universal Music'le anlaşma peşinde olan Lohan, içindeki ışığı yakmanın vaktinin geldiğini ve müzik işine ağırlık vereceğini anlatıyormuş. Bakalım netice ne olacak!
Posted by definitely maybe at 23:52 0 comments
Haftanın arzu nesneleri
Siz belki de çoktan Yazbukey'in Mavi Jeans için tasarladığı plaj koleksiyonunu gördünüz ve hatta takımı tamamladınız bile! Benim gibi modaya uzaktan göz atan ama göz koydu mu da fırsatı kaçırmayan biri için; bu plaj elbisesi, bikini, şapka, plaj çantası, flip-flop ve makyaj çantasından oluşan takımdan bahsetmemek olmazdı! En son 'giyilecek' bir şeye ne zaman 'çooook şirin!' dediğimi hatırlamıyorum ama bunlar sahiden de giyme de koleksiyona at, klasmanında!
İşte mobile müzik kavramını hayatına alıp da bir daha çıkartamayanlara göre nefis bir tasarım. Bu kulaklığın sahip olduğu teknik bilgilerli anlatıp kimseyi yormaya niyetim yok. Özetle şunu bilin ki bu kulaklıklar arka plandaki sesleri yüzde 75 oranında zayıflatıyormuş ki mobile haldeyken müzik dinlemek için yerinde bir durum. Ha, diyeceksiniz ki sahiden öyle mi? Denemedim, bilmiyorum, edineceğim! En azından edindiği görevi sevdiğim için size de anlatayım dedim. Tbii ki modelini de söyleyeceğim; Philips SHN5500... Fiyatıysa biraz tuzlu!
Posted by definitely maybe at 23:35 0 comments
Hafta sonu karnaval var
Garanti & Club Privé, bu gece Bodrum Bianca Beach Club’ta 'Carnival Weekend' isimli bir partisi düzenliyor. Üyelerinin sınırsız isteklerini ne yapıp ne edip gerçekleştirmesiyle tanınan Quintessentially'nin de organizasyonda parmağı var! Partiye gelince; dans şovlarından ateş yutan adamlara, mimcilerden jonglörlere ve tahta bacaklı adamlara kadar birbirinden renkli gösterilerle bu gece Bodrum'da karnaval havası solunacak.
Posted by definitely maybe at 23:32 0 comments
Bodrum'da klasik geceler
30 Ağustos'ta başlayıp 2 Eylül'e kadar sürecek olan Bodrum D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali bu sene üçüncü kere huzurlarınızda. Bu sene festivalin ana teması Besteci Ahmed Adnan Saygun’un doğumunun 100. yılı nedeniyle 'Ulusaldan Evrensele' olarak belirlenmiş. Festival’in bu yılki ünlü konukları arasında, günümüzün en önemli genç viyolonselcilerinden Han-Na Chang, dünyaca ünlü keman virtüözleri Shlomo Mintz, Mirjam Tschopp ve dahi çocuk piyanist Kit Armstrong olacak.
Posted by definitely maybe at 23:28 0 comments
Fena halde boğulanlara...
Bu sene 5.'si düzenlenen Rock'n Coke'u anlatmaya gerek yok zira festivalin takipçileri, onun hakkında herşeyi biliyor artık. Bu senenin programında Franz Ferdinand'tan Manic Strest Preachers'a, Chris Cornell'den Smashing Pumpkins'e birçok ismi ağırlayacak festivalde; dikkatlerin üzerine çekilmesi gereken bir isim daha var; Badly Drawn Boy.Sakinleştirici bir sound, şairane sözler ve utangaç bakışlı bir adam... Bu ismi ilk kez duyanlar; Rock'n Coke'un bu seneki cevherine bir kulak kesilin...
Posted by definitely maybe at 23:18 0 comments
Max Graham'ı Anjelique paklar
Yaz gecelerinde eğlenmek için Kuruçeşme hattını tercih edenler için uzun süredir hayli popüler bir mekan Anjelique... Mekanın son dönemdeki bombası da ünlü DJ'leri konuk etmek. Bu ünlü DJ’lerin ilki, 18 Temmuz’da underground dans müziği konusunda adı sıkça anılan DJ Satoshi Tomiie olmuştu. Sırada progressive house ve trance meraklılarının takipçisi olduğu Max Graham var. 29 Ağustos gecesi not edile...
Posted by definitely maybe at 23:13 0 comments
Madonna da çikolata sever
İlki Ritz Carlton Hotel'de açıldığında, İstanbul'un en havalı mekanlarından biri olarak ilan edilmişti, Chocolate... Ardından Kalamış, Maçka ve Bodrum'la Kartalkaya şubeleri geldi. Önümüzdeki haftalarda Ataköy'de de görünecek olan mekan etkinlileriyle de gece hayatı takipçilerini eğlendirmeyi biliyor. Örnek mi? Bu gece Ataşehir Chocolate'ta Madonna gecesi düzenleniyor. Sizi de orada görelim...
Posted by definitely maybe at 19:46 0 comments
Boğaz'da 'Yalın' bir gece
Türkçe pop müzikle aram yok. Ne var ki Yalın'ın sakin, sessiz ve de efendi bir insan olarak tanındığını bilirim. Tabii bir de romantik, içi yaralayıcı şarkıları olduğunu! Siz fanatik misiniz? O halde ayın 31'i gecesi Turkcell Kuruçeşme Arena yoluna düşebilir ve romantik bir yaz gecesi, Yalın konserinin tadına varabilirsiniz. Ha, bir de o gece dans gösterileri, animasyonlar gibi ekstra şovlar olacakmış, Yalın izleyiciyi şaşırtacak mı yoksa konserlerinde hep mi böyle?
Posted by definitely maybe at 19:43 0 comments
Labels: turkcell kuruçeşme arena, yerli pop
Haftasonu barışarock geçer!
Türkiye'nin en alternatif, en 'karşı' ama bir o kadar da 'birleştirici' festivali, Barışarock. Bu sene 5.'si Sarıyer Mehmet Akif Ersoy Parkı’nda gerçekleşen festivalin, ikinci gününde Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi gibi yılların mühim gruplarının yanı sıra Deli, Zardanadam, Efsun ve Dinar Bandosu gibi genç toplulukları da izlemek mümkün. Kendi çabalarıyla, kendi imkanlarıyla herkesin festivali olmayı başaran barisarock sahnesi, sadece müzik için değil tiyatro, belgesel sinema ve bunun gibi etkinlikler için de dolu olacak. Türkiye'de belki de bir festivalin programını sayarken öncelikle yerli toplulukları sıraladığımız tek festivalde bulunup, hafta sonunun tadını çıkartmanın keyfini yaşamak gerek...
www.barisarock.org
Posted by definitely maybe at 18:55 0 comments
Labels: barışarock, festival
haftanın kadını
Candie Payne! Bu ismi lütfen bir yere not ediniz… The Zutons grubunun davulcusu Sean Payne’in kardeşi Candie son dönemde dinlediğim en etkileyici kadın vokallerden bir tanesi. İngiltere Liverpool çıkışlı Candie Payne’in 70’leri andıran yarı saykodelik yarı melankolik tavrı ve aynı zamanda da tarzı (aşağıdaki videoyu izleyin anlarsınız) görülmeye değer.
Posted by definitely maybe at 18:48 0 comments
Labels: candie payne, indie, kadın vokal, liverpool, müzik
Babylon ve Patti Smith
Babylon’un bu sonbahar ki açılış gecesi gerçekleşecek bir konser. Babylon’un yanına bir de lounge açılacak önce bunu söylemeli sonra da açılış konserini Patti Smith’in vereceğini! Patti Smith’i, yıllar önce açıkhava sahnesinde izleyip büyülenmiştik muhtemelen Bayblon’da da aynı etkiyi hissedeceğiz.
Posted by definitely maybe at 18:40 0 comments
Labels: babylon, babylon lounge, istanbul, konser, patti smith
Fotoğraflarla Elliott Smith
Kalbine sağladığı bir bıçakla tuhaf ve zor bir ölüm yolu seçen insanın içini parçalayacak kadar ağır sözleri olan şarkıların yazarı Elliott Smith, fotoğrafçı Autumn De Wille'in hazırladığı bir kitapla yeniden gündeme gelecek. Fotoğraflar, anılar ve yorumlarla dolu olacak kitabın önsözünü Beck yazmış. En son, günışığına çıkmamış şarkılarının yer aldığı New Moon albümüyle andığımız Smith’i daha yakından tanımak için kitabı beklemeliyiz…
Posted by definitely maybe at 18:27 0 comments
Labels: Autumn De Wille, elliot smith, fotoğraf, kitap
Blog yazmak ya da yazmamak
Neden bilmiyorum, internet üzerinde bir nevi sanal günlük yani blog yazan insanlardan olasım geldi! Sanki hafta sonu 3 ayrı eke yazmak kesmezmiş gibi bir de ‘yok ben illa internette’de yazacağım’ ruh haline giriverdim işte. Tabii bunda ofiste geçen vaktin büyük bölümünü internetteki bloglara göz atarak geçirmenin ve ‘dünyada neler oluyor’a sıradan vatandaşın yorumlarını okumanın, gazete-dergi okumaktan daha eğlenceli olduğunu düşünmenin de etkisi olmalı. Bakın, blog hadisesinin dışında olsam da pek de bir içindeyim… Yani blog yazmanın artık daha eğlenceli olabileceğini denemek niyetindeyim. Tabii konsepti değiştirmeden! Yani haftalık, ağırlıklı olarak İstanbul’daki kültür-sanat işlerini yazacağım orada da. Ama ne de olsa benim blog’um olacak ya muhtemelen kendimi daha rahat hissedeceğim, göreceğiz. Tabii mümkünse siz de ekleyiverin bir şeyler. Konsere gittiniz; organizasyon bozuktu kafanız mı attı ne bileyim festivalin birinde daha üçüncü grup çıkmadan bira mı bitti, mekanın birinin güvenlik elemanı artistlik mi yaptı… Biz de bilelim değil mi? Teknoloji hadisesini yemiş-yutmuş değilim teknik aksaklıklar olacaktır. Siz de kendi blog’unuzda dalga geçersiniz!
Posted by definitely maybe at 17:54 2 comments
Labels: blog, selin özavcı blog